Kemik dokusu vücudumuzun en ilginç yapılarından birisidir. Zira hergün bir miktar yıkılan bir miktar da yapılan böylece daima kendini yenileyen bir dokudur.
Çocuklarda ve gençlerde yapım daha fazla, orta yaşlarda kemik yapımı yıkıma eşittir. İlerleyen yaşlarda yıkım, yapımdan daha fazla olur ve buna bağlı olarak kemik kitlesi zamanla azalır. Osteoporozda bu ilahi denge bozulmuştur.
Ya yapımda eksiklik ya da yıkımda gerektiğinden fazlalık söz konusudur. Kadınlarda östrojen denilen hormon kemiklerin yıkımını önlemektedir. Adet kesimiyle (menopoz) bu hormon azaldığından kemik yıkımı artar. 35 yaşında kemik kütlesi yaşam süresince en yüksek düzeydedir. Bu yüzden bu yaştaki kemiğe “pik kemik kütlesi “ adı verilir. Kemik kütlesini bankaya yatırılmış paralara benzetecek olursak, 35 yaşından sonra bu miktarın üzerine çıkılması mümkün değildir.
Bir başka deyişle; 35 yaşında kemik bankasından emekli olunmasından önce kemik miktarımızı artıracak ne yaptıysak ileride o yanımıza kar kalacaktır. Çocuk ve genç yaşlarda yeterli kalsiyum alınmıyor, güneş ışınlarına yeteri kadar maruz kalınmıyorsa kemik kitlesi düşük olur ve menopoz sonrası da bu kemik kolaylıkla kaybedilir. İleriki yıllarımızda osteoporozla mücadelede güçlü olabilmek için erken yaşlarda kemik sağlığımızı korumak adına çaba göstermeliyiz.