İnsanların yaşadığı çevrede ortalama ne kadar süre yaşadığı ile ilişkili ortalama yaş denilen bir kavram mevcuttur. Her ülkede genç yaşta öleni veya çok uzun yaşam süreni olabilir. Fakat önemli olan o ülkedeki insanların ortalama ne kadar süre yaşadığıdır.
Roma’ lılar döneminde insanoğlunun ortalama 26 yıl yaşadığı tahmin ediliyor. Zira hastalık, yanlış beslenme veya savaş nedeniyle yaşam süresi o kadar sınırlıydı ki, yaşlı kişiler toplumda parmakla gösterilirdi. 20’ nci yüzyılın başında Avrupa ve Amerika’ daki insanlar ortalama 50 sene yaşamışdı.
1955 yılında 70 olan Amerika’daki ortalama yaş 1996’da 79’a çıkmıştı. 1950 yılında Almanya’da 70’ in altında olan ortalama yaş, günümüzde 78’ e çıkmıştır.
Bu arada dünyanın her yerinde kadınların erkeklerden ortalama 3-5 sene fazla yaşadıklarını unutmayalım.
1950’de 65 yaş üstünde 12 milyon Amerikalı varken günümüzde bu sayı 30 milyon olmuştur. 2030’da ise 65 milyon olacağı tahmin ediliyor.
Amerika'da 2050 yılında nüfusun %27’sinin 60 yaşından fazla olacağı hesaplanıyor. Bu oranlar 2050’de Almanya’da % 38’e Yunanistan’da %41’e ve Japonya’da %43’e ulaşacak.
UZUN ÖMÜR
100 yıldan daha uzun yaşamak mümkün mü ?
• Temiz bir çevrede yaşıyorsak
• Stresle başa çıkmasını biliyorsak, her şeye olumlu bakıyorsak
• Çevremizdekilerle barışık yaşayıp, gülmesini ve eğlenmesini biliyorsak
• Hastalık durumunda yeterli tıbbi destek alıyorsak
• Yaşın ilerlemesiyle eksilen vitamin, mineral ve gerekirse hormon takviyesi alıyorsak
• Sigara içmiyor ve alkolü aşırı tüketmiyorsak
neden sağlıklı ve mutlu ve uzun ömrümüz olmasın ?
Uzun yaşamanın sırrı modern dünyada yine araştırmalara konu olmaya devam ediyor. Dünyada en uzun ömürlü insanların bulunduğu ada Japonya’ya bağlı Okinawa adası. Adada ortalama yaş süresi 86,8 yıl. Japonya’ da yaş ortalaması 81,7, Amerika’ da ise 77,1. Ancak uzun yaşamak sadece Asya’ lılara ait bir özellik değil. Çünkü aynı Asya kıtasında bulunan Afganistan ‘da bir kişinin ancak ortalama 43.1 yıl yaşadığı görülüyor.
UZUN YAŞAMIN SIRRI
Bugüne kadar uzun yaşamanın sırrı ile ilgili bir çok araştırma yapıldı, Okinawa’ da yaşıyanlar kitaplara, tezlere konu oldu. Ancak halen neden onların dünyadaki en uzun ömürlü insanlar oldukları çözülebilmiş değil. Yıllardır bilim adamlarının aklını “Adada içilen suda mı bir şey var? Yoksa havası mı daha sağlıklı? Yaşadıkları hayat tarzları diğer insanlardan çok daha mı sağlıklı ?” gibi sorular meşgul ediyor.
Aldıkları günlük kalori miktarı gelişmiş ülkede alınanın yarısından bile daha az. Kısaca beslenmelerine dikkat ettikleri bir gerçek. Ancak sadece dengeli beslenmenin yalnız başına uzun yaşamak için yeterli olmadığı bilinir. Elbette bunun dışında uzun yaşamayı sağlayan başka birçok neden daha var .
Yaşadığımız çevredeki zehirli maddeler, ozon deliğinden taşmış kötü ultraviyole ışınları, sigara dumanı, stres ve aşırı spor,vücudumuzdaki hücreleri serbest radikal bombardımanına tutmaktadır. Her gün, hücre çekirdeklerine en az 10.000 serbest radikal hücum etmektedir. Stres bu oranı 10 kat daha artırmaktadır. Yanlış beslenme, sağlıksız yaşam bazı hücrelerde bundan daha fazla sayıda saldırılara yol açar. Kuşkusuz her saldırı hücre metabolizmasına etki etmekle kalmaz, zamanla vücudumuzdaki genlerde de hasarlara yol açabilir.
UZUN ÖMÜRÜN SIRLARI
Araştırmacılar, uzun yaşamın en önemli sırlarından biri de yemeklerde “az yağlı yemektir” diyor. Kuşkusuz bunun dışında yaşanılan coğrafik bölgenin de önemi var. Yağ olarak E ve B1 vitamini açısından zengin doğal yağlar, vücudun protein ihtiyacını ise en iyi yağ olarak bilinen omega 3 içeren balıklardan alan coğrafik bir bölgede yaşayan ve yaşamlarını koşullar gereği devamlı hareket halinde sürdüren insanların daha uzun yaşadıkları biliniyor .
Dünyamız, hiçbir döneminde bu kadar yaşlıya ev sahipliği yapmadı. 1960’lı yıllarda Almanya’ da 100 yaşını geçebilen ancak 300 kişi varken, günümüzde bu sayı orada 60 bine ulaştı. Bu kadar yüksek yaşlı grubun oluşması, diğer bir deyişle toplumda ortalama yaşın yükselmesi genelde ekonomik ve sosyal gelişmesini tamamlamış zengin ülkelerde görülmektedir.
Bunun başlıca sebepleri;
1 – Hijyenik koşulların düzelmesi : Gelişmiş ülkelerde salgın hastalıklara neden olanmikropların üreyebileceği kaynaklar kurutulmuş ve kişisel temizliğe önem verilerek temiz bir çevrede yaşam başlamıştır. Bunedenle birçok hastalık engellenebilmiştir.
2 – Tıbbın ilerlemesi : Bu zengin ülkelerle kimse basit bir hastalıktan veya salgından dolayı ölmez. Eskiden salgın halinde gelen enfeksiyon hastalıkları yüz binlerce kişinin topluca ölümüne sebep olurdu. Artık acil yardım sayesinde kalp krizi ya da herhangi bir kaza geçirenler, büyük bir hızla sağlık merkezlerine yetiştirilmekte ve hayata döndürülmektedir. Birçok hastalığa çare bulunmuş, eskiden öldürücü olan bu gibi hastalıklar artık ölümcül olmaktan çıkmıştırlar.
3 - Sağlıklı beslenme : Sağlıklı ve doğru beslenme ile ilgili bilgiler her geçen gün güncelleniyor. Gıda maddelerinin çeşitleri çoğaldı. İmkanları olanlar suni besinler yerine doğru koşullarda yetiştirilmiş doğal gıdalarla beslenebilmektedir. Böylece zengin ülkelerin insanları daha iyi ve bilinçli beslenerek ömürlerini uzatabilmektedir.